Bakan Yardımcısı Duran, mesajında, 24 yıl önce meydana gelen ve o dönemde "Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Marmara Depremi’nde binlerce vatandaşın hayatını kaybettiğini, yaşanan can kayıplarının acısını millet olarak halen kalplerinde hissettiklerini ifade etti.
Açıklamasında, giden canları geri getirmenin mümkün olmadığını belirten Duran, deprem sonrası maddi kayıpların ve yıkılan şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması için devletin gerekli birçok hukuksal düzenlemeyi hayata geçirdiğini, başta Sakarya olmak üzere 17 Ağustos Depremi'nden etkilenen tüm şehirlerin, alt ve üstyapılarının yenilendiğini, vatandaşların sağlam zeminlerde yapılan konutlarda güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürdüklerini kaydetti.
Türkiye'nin bir deprem coğrafyasında yer aldığına değinen Duran, depremlerin engellenemeyeceğini ancak yaşanan kayıplarının önüne geçilebileceğine dikkati çekti.
- "Güvenli konut seferberliği Türkiye’de başlı başına bir devrim"
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, göreve geldiği günden bu yana Türkiye'de bu konuda her alanda çok ciddi çalışmalar yapıldığını ve yapılmaya da devam ettiğine işaret eden Duran, "Özellikle son 20 yılda sadece kentsel dönüşüm projeleriyle TOKİ yatırımlarıyla gerçekleştirdiği güvenli konut seferberliğinin, Türkiye’de başlı başına bir devrim niteliği taşımaktadır. Yapılan bu konutlarda vatandaşlarımız güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir." dedi.
Devletin çalışmalarının yanı sıra başta yerel yönetimler olmak üzere her vatandaşın üzerine görevler düştüğünün altını çizen Duran, şöyle devam etti:
"Olası depremlerde can kayıplarının yaşanmaması için, yaşadığımız şehirlerde yapılması gerekenler arasında öncelikle altyapısıyla yollarıyla hastaneleriyle okullarıyla konutlarıyla iş yerleriyle güvenli yerleşim yerlerine inşa etmek, hazırlık yapmaktır. Şehrin merkezinden başlamak üzere tarihi dokusuna uygun olarak yapılacak olan 'Kentsel Dönüşüm' projeleriyle vatandaşlarımıza güvenli bir yaşam sunulması yine öncelikli çalışmalar arasında yer almalıdır. Sadece deprem öncesi için değil, deprem sonrası acil yardım çalışmalarının da hızlı ve etkin yapılabilmesi için gerekli altyapının planlanması da önceliklerimiz arasında mutlaka yer almalıdır. Hızlı ve etkin acil yardım, her şeye rağmen yaşanabilecek olası can kayıplarının en aza indirgenmesinde oldukça önem taşımaktadır. Her iki konuda da ülkemiz son 20 yılda geçmişle mukayese edilemeyecek kadar büyük ilerleme kaydetmiştir. Bu kapsamda yerel yöneticiler ve sivil toplum kuruluşlarının da hayata geçirecekleri projelerle bu çalışmalara verecekleri katkılar, güvenli şehirlerin daha hızlı bir şekilde inşa edilmesinde önemli rol oynayacaktır."
- "Coğrafya kaderdir ama keder olmamalıdır"
Duran, yerel yönetimlerin vatandaşların güvenliğinden birinci derecede sorumlu olduğunu vurgulayarak, belediyelerin, yıkılma riski yüksek yapı stoklarının tamamını tespit ederek, meslek odaları ve halkın katılımıyla deprem için stratejiler oluşturulması gerektiğini söyledi.
Yapı stokunun güçlendirilmesi ve yeni binaların deprem yönetmeliğine uygun yapılmasının can ve mal kayıplarının önüne geçmede önemli role sahip olduğunu aktaran Duran, olası depremlerin ardından karşılaşılabilecek sorunlarla ilgili sivil toplum kuruşlarıyla kriz planı hazırlanması gerektiğini kaydetti.
Şehirde belediyeler tarafından oluşturulacak "Deprem Eğitim Merkezi" ile gelecek kuşaklara yönelik bilinçlendirme faaliyetlerinin de hayata geçirilmesi gerektiğine değinen Duran, mesajında şu ifadelere yer verdi:
"Unutmayalım ki, depremler her an yaşanabilecek doğal afetlerdir. Alacağımız yönetimsel ve bireysel tedbirler bizleri depremden koruyacağı gibi olası can ve mal kayıplarının önüne geçecektir. Hepimiz insanız, hepimizin bir ailesi var. Evimize girdiğimizde çocuklarımızla güven ve huzur içinde olmak isteriz. Bunun için de yapmamız gerekenler bellidir. Doğduğumuz yeri seçemediğimiz doğrudur ama coğrafya kaderimiz değildir. Böyle bir coğrafyada güvenli bir şekilde yaşamak için yapılması gerekenler bellidir. Coğrafya kaderdir ama keder olmamalıdır. Marmara Depremi’nin üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin acısını hala yüreğimizde hissediyoruz. Depremlerde hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımız bir kez daha rahmetle anıyorum. Rabbim, ülkemize ve milletimize böyle büyük acıları bir daha yaşatmasın."
Umarım sizin gibi bilinçli yönetici Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nin başına geçer yoksa halimiz harap.