Biz niye böyleyiz ve ne ara böylesine güvensizlik temeli üzerine kurulu bir topluma dönüştük?
Yıllardır beni düşündüren, üzen, hayal kırıklığına uğratan içimdeki yaradır bu.
Bir türlü iyileşmiyor. Hatta daha fazla kanıyor…
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz böyle hiç etraflıca düşündünüz mü?
Araba alacaksın kazıklanma endişesi,
Ev alacaksın dolandırılma endişesi,
Taksiye bineceksin kazıklanacak mıyım korkusu,
Arabanı tamire götüreceksin sanayide güvenilir usta bulabilir miyim korkusu hakim…
Çünkü hem aracını düzgün yapmayıp hem de normal tamir bedelinin 3-4 katı fiyat istemek çok sıradan bir olay olmuş…
Kuyumcuya giriyorsun sahte, düşük gramajlı altın mı satacak diye korkuyorsun.
Benzinciye giriyorsun LPG yerine hava mı basıyor, benzini kaçak mı, kalitesiz mi diye düşünüyorsun.
Üst-baş, ayakkabı almak için mağazaya gidiyorsun kalitesiz ama en yüksek fiyatlarla karşılaşıyorsun.
Restorana, lokantaya gidiyorsun 50-60 lira etmeyecek parmak kalınlığında 100 gram bile gelmeyecek köfteye 400-800 liraya istiyor.
Uçağa, otobüse bineceksin fiyatları zengin ülkelerdeki bilet fiyatlarını bile sollamış.
Tarlada üreticinin kilosunu 3 liraya satamıyorum diye feryat ettiği domatesi marketten kilosu 45 liraya alıyorsun.
Miras paylaşılacak kardeşlerine güvenmiyorsun.
Geliri geçimini zar zor temin edenin çocuğuna üniversite bursu çıkmazken, multimilyoner müteahhidin çocukları devletten burs alıyor.
İnternetten beğendiğin bir ürünü alıyorsun kutudan radyo, telefon vs yerine hıyar çıkıyor.
Evde çamaşır makinesi, buzdolabı bozuluyor. Usta çağırıyorsun. Hiçbir şey yapmasa bile 500-700 lira para alıyor.
Servis, aldığın su arıtma cihazı bedeli kadar yıllık bakım ücreti talep ediyor.
Evini taşıyacaksın, firma ile ücrette anlaşıyorsun. Taşımacılar yükün yarısını yükledikten sonra eşyanız çokmuş, işçilik fazla, ek para verin yoksa taşımayız diyor.
Futbolseversin. İzlediğin maçlarda hakeme güvenmiyorsun. Hakem atayan MHKY’ya güvenmiyorsun, hakemi gözetleyen VAR’a güvenmiyorsun..
Kimse fatura kesmiyor, devlete gelir beyan etmiyor. Çünkü gelir beyan edeni devlet de bir güzel soyuyor. Vergisini ödemeyene ikide bir af çıkarıp ödüllendirirken düzenli ödeyen adeta enayi yerine konulup cezalandırılıyor. Vergi sistemi adil, teşvik edici, ödüllendirici değil.
Maalesef “Dürüstlük=Enayilik” kuralı memlekette adı konmamış ama herkesin kafasına adeta çiviyle kazınmış ve asla silinmez, değişmez bir hüküm haline gelmiş. Ne kadar acınacak bir durumdayız, düşünebiliyor musunuz?
Tamirci, satıcıyı, esnaf, taksici…artık aklınıza kim, hangi meslek grubu geliyor ise fark etmez dürüst birini bulmak, rastlamak neredeyse altın bulmak gibi bir şey olmuş.
Öyle ki böyle bir esnaf, usta bulan komşusuna, arkadaşına büyük bir hazine bulmuş gibi anlatıyor.
Geçenlerde bir tv röportajında denk geldim. Almanya’dan gelmiş gurbetçi kız diyor ki “Ben bu döneri Almanya’da 6 Euro’ya yiyorum. Türkiye’de nasıl 12 Euro oluyor, anlamıyorum!” Vallahi ben de anlamıyorum.
Mesela şu pazarlık olayı…Suudi Arabistan’da Türk hacıların bu pazarlık merakı yüzünden yerel satıcıların ürünlerini sadece Türk hacılara normalin üzerinden fiyat verdiklerini ve pazarlık yapınca normal fiyata düştüklerini biliyor musunuz?
Yoldan geçerken dalından koparıp yediği meyvenin parasını dalına “Hakkını helal et” notuyla bırakan bir neslin evlatları iken bugün Batı’da herhangi bir gavur ülkesinde rastlanması mümkün olmayan bu sahtekarlık, üçkağıtçılık, düzenbazlık, dolandırıcılık, Şam şeytanlığı ve her türlü ahlaksızlık bu milletin vicdanını nasıl esir almış. Aklım almıyor.
Bizim ve babalarımızın nesli böyle bir toplum ve ülkede ömür geçirdi.
Bari bundan sonraki nesiller için ahlaki değerlerin birey ve toplum için olmazsa olmaz seviyede iliklerine kadar işleyecek çok katmanlı bir eğitim-öğretim-otokontrol sistemi getirilsin.
Pırıl pırıl beyinlerimiz utanç verici durumlar yüzünden mutsuz olup ümitsizliğe kapılarak ülkesini terk edip başka diyarlarda huzur ve mutluluk aramasın…
Ülkemize güven, mutluluk ve huzur gelsin.